1000 yıllık Anadolu toprakların sahibi dünya tarihinde yeri olan Hanlıklarıyla, kurdukları devletlerle, büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Osmanlı ve sonra kurduğumuz cumhuriyeti kuranlar Oğuz neslinin türkleri değil miydi!!! İşte..
1000 yıllık Anadolu toprakların sahibi dünya tarihinde yeri olan Hanlıklarıyla, kurdukları devletlerle, büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Osmanlı ve sonra kurduğumuz cumhuriyeti kuranlar Oğuz neslinin türkleri değil miydi!!! İşte ne olduysa birinci Cumhuriyet’te kurduğumuz Cumhuriyet’ten sonra ikinci Cumhuriyet’te bir yerlerden gelen getirilen devşirmeler, yüzyıldır bu ülkeye ihanet etmeye devam ediyorlar!!
Tabii geçen hafta da yazımda yazdığım gibi birinci Dünya Savaşı sonrasında dünya yeniden dizayn edilmiş ve bütün devletlerin faaliyet alanları imza altına alınmıştır!
Kurulan ulus devletlerin sınırları cetvelle çizilmiş liderleri ve kanunları Avrupa’daki kanunlar bakın buraya kayıt düşüyorum sadece tercüme edilerek ülkelerin anayasalarına eklenmiştir aynen Türkiye’de Medeni kanunun, ticaret kanununun, idare hukukunun, ceza hukukunun tamamen Almanya Fransa ve İtalya’dan tercüme edilerek alındığı gibi sadece Türkiye’deki TC vatandaşların sadece Müslüman olanların İslam hukukuna göre gömülmelerine müsaade edilmiştir!!!
AVRUPA YASALARI AYNEN TÜRKİYE’DE KANUNLAŞTIRILIYOR!
Aynı yasalar bugün İstanbul Sözleşmesi’nde, iklim yasasında, salgın yasasında, maden yasasında olduğu gibi Fransa ve İngiltere’deki orijinallerinin çevirisi ile TBMM’de oy çokluğu ile kabul ettirilip kanunlaştırılmıştır!
Çünkü bunlar, Türkiye’nin ulus devletini kurduranlar istedikleri zaman istediklerini yaptıramadıklarında, hükumetleri ülke içinde oluşturdukları kaos ve spekülasyonlarla ülke ekonomisini yüksek enflasyon ve Devalüasyon durumuna getirip seçmen gözünde hükümetleri ve direnen liderleri küçük düşürüp rahmetli Turgut Özal, rahmetli Necmettin Erbakan döneminde olduğu gibi ya zehirleyerek yok edip makamdan indirmişler ya da ihtilal girişimi ile makamlarından alıkonulmuşlardır!!! Ulus devletlerin kaderi bu olmamalıdır!
SEVR ANLAŞMASI HÜKÜMLERİ HÂLÂ DEVAM MI EDİYOR?
Geçen hafta birinci Dünya Savaşı sonrasında Orta Doğu’da veya Avrupa’da;
ULUS DEVLET VE SERMAYE DEVLETİ DİYE;
Dünyadaki devletlerin hayatiyetlerini devam ettirebilmeleri için başta birleşmiş milletler daha sonra da NATO içindeki konumlarını muhafaza edebilmeleri için mutlaka bu iki uluslararası kuruluşun kararları da oluşunda hareket etmesinin zorunlu olduğunun altını çizmiştim!!!
İşte Türkiye’de son yıllarda ekonomik darboğazları bir türlü aşamayan ve dışardan ithal edilen ekonomi bakanları ve ekonomik konseyler ve Merkez bankaları üçlüsünün iş birliği tamamen birinci Dünya Savaşı sonrasında Kâtipliğini yapıp bize zorla imzalattıkları SEVR ANLAŞMASI VE LOZAN HÜKÜMLERİNİN TÜRKİYE’DE HALEN GÖRÜNMEZ BİR EV TARAFINDAN DEVAM ETTİRİLDİ GERÇEĞİDİR!
Dikkat ederseniz Recep Tayyip Erdoğan’ın faizi sıfırlama, üretimi arttırma gayretleri sonunda; yüzde altılara kadar inen enflasyon gayretleri bir anda Türkiye’de daha önce görevden alınan bakanların ve aynı Merkez Bankası ve ekonomi kurmaylarının tekrar göreve getirilmesi ve Türkiye’de faizin %50‘lere enflasyonun %60 çıkması sebeplerinin arkasında SEVR’in 236. maddesi mi sebep oluyor!
Geçen hafta da detayı ile dile getirdim.
SEVR anlaşmasının 236. maddesine göre devlette iktisat komisyonunu kurup onun direktifleri doğrultusunda hareket etme zorunluluğu maddesini açık olarak dile getirmiştim!!!
Aynı şekilde yine Birleşmiş Milletler’in müdahale kararı olmadan hiçbir ulus devletin hiçbir ulus devlete ambargo koyması, müdahale etmesi, limanlarını kapatması, ticareti kesmesi.. Vesaire gibi ikili anlaşmalarla ve uluslararası anlaşmalarla kendilerini bağladığı anlaşmalara karşı bir yaptırım uygulaması asla mümkün değildir!
O ülke için Birleşmiş Milletler’in müdahale edebileceği savaş sebebidir!
HER ALANDA GÜÇLÜ DEVLET OLMAK!
Peki ABD ve İsrail’in bütün bu kurallarla kendini bağlamasına rağmen bu kurallara uymamasını açıklamak ancak dünyadaki güç dengelerinin izahıyla mümkündür!!! İsrail bugüne kadar 120’nin üzerinde birleşmiş milletler kararını ihlal etmiştir! Fakat ne ABD ne NATO ne Birleşmiş Milletler’in yaptırım gücü noktasında hiçbir kuvvet yaptırım uygulamamıştır!!
Bu da dünyanın sahibinin askeri ve savaş ve ekonomi alanında ve nüfus itibarıyla güçlü devletler olduğunun işaretidir! Aynı şekilde sermaye ve küresel güç Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesindeki kınamalardan öteye gitmeyen ve parasal desteklerden başka hiçbir müdahale yapamayan dünya yanında;
Çin’in Türkistan’a müdahalesi ve soykırım yaparak binlerce kişiyi yok etmesinin karşısında bırakın kınama bile yapamayan dünya devletlerinin suskunluğun altında yatan gerçekte güçsüz devletlerinin çaresizliğidir!! Güçlü devlet olabilmek! Türkiye cumhuriyeti devleti maalesef hem Birleşmiş Milletler’in hem NATO’nun hem de birinci Dünya Savaşı sonrasında yapılan ikili ve çok taraflı SEVR, LOZAN GİBİ anlaşmaların etkisinden ve bağlayıcılığından kurtulmadıkça bağımsız devlet olarak hiçbir soydaş devletlerine dindaş devletlerine ve komşularına karşı en fazla yapabileceği şey kınayarak uluslararası platformlarda haklarını savunmaktır!!!
Türkiye cumhuriyeti devleti de bu dünyadaki adaletsizliği mağdurları ve mazlumları savunmayı en yüksek seviyede yapmıştır ve yapacağını da her platformda dile getirmiştir!
Son olarak Gazze barışında ABD ile birlikte imza atan Türkiye, Orta Doğu’da ben de varım diyerek bundan sonra artık her şeyin eskisi gibi olmayıp değişeceğine de imzasını atmıştır!
Türkiye hem Türk devletleri Teşkilatıyla hem de İslam ülkeleri teşkilatıyla birlikte diyaloglarını sürdürerek bölgedeki hakimiyetini daha da sağlamlaştırmış ve Türkiye’deki telekomünikasyon Uzay Sanayi, Savaş Sanayi ve Savunma Sanayi’ndeki gayretleri ile düşmana korku dostlarına güven vermeye devam edecektir!!