Türk Metal Sendikası Emek Şubesi’ne bağlı Oyak Reno işçileri, sabaha karşı 04.00’te Mudanya Yolu üzerinde adeta isyan bayrağını çekti. “Metal fırtına” büyüyor, öfke dinmiyor. Gece mesaisi sonrası ellerinde pankartlarla yola..
Türk Metal Sendikası Emek Şubesi’ne bağlı Oyak Reno işçileri, sabaha karşı 04.00’te Mudanya Yolu üzerinde adeta isyan bayrağını çekti. “Metal fırtına” büyüyor, öfke dinmiyor.
Gece mesaisi sonrası ellerinde pankartlarla yola çıkan yüzlerce işçi, hem MESS’e hem de sendika yönetimine karşı tepkilerini sert şekilde dile getirdi. “Artık yeter”, “Geçinemiyoruz”, “İşçiyi satanı istemiyoruz” sloganlarıyla yankılanan yürüyüşte öfke, gecenin karanlığını deldi.
İşçiler, sözde toplu sözleşme sürecinin kendilerini hiçe sayarak yürütüldüğünü, alınan zam tekliflerinin hayat pahalılığı karşısında anlamını yitirdiğini ifade etti. Talepler net: İnsanca yaşayacak ücret, gerçekçi sözleşme ve şeffaf temsil!
Emek Şubesi’nin sessizliği eleştirilirken, tabandan yükselen bu hareketin sadece Renault ile sınırlı kalmayacağı konuşuluyor. İşçiler, “Hak verilmez alınır!” diyerek mücadele kararlılıklarını açıkça ortaya koydu.
Metal işçisinin öfkesi sokakta, mücadele sürüyor!
Metal sektöründe aylardır biriken öfke artık gizlenemez boyuta ulaştı. Türk Metal Sendikası Emek Şubesi’ne bağlı Oyak Renault işçileri, sabaha karşı 04.00’te Mudanya Yolu’nu adeta öfke meydanına çevirdi. Gece vardiyasından çıkan yüzlerce işçi, sessizliğe mahkûm edilmek istenen metal emekçisinin sesini sokakta haykırdı. Metal fırtına yeniden başladı ve bu kez çok daha sert esiyor.
Ellerinde pankartlar, dillerinde öfke dolu sloganlarla yürüyüşe geçen işçiler, yalnızca MESS’i değil, kendilerini temsil ettiğini iddia eden sendika yönetimini de hedef aldı.
Mudanya Yolu’nda yankılanan sloganlar netti:
“Geçinemiyoruz!”, “İşçiyi satanı istemiyoruz!”, “Bu sözleşme bizim değil!”
İşçilerin tepkisi yalnızca ücretlere değil; yok sayılmaya, susturulmaya ve masada satılmaya yönelikti. Gece boyunca yükselen sesler, metal işçisinin sabrının tükendiğinin açık göstergesi oldu.
İşçiler, yürütülen toplu sözleşme sürecinin tabandan kopuk, kapalı kapılar ardında ve işçinin iradesi yok sayılarak ilerletildiğini dile getirdi. Açıklanan zam oranlarının yüksek enflasyon, fahiş kiralar, gıda ve enerji zamları karşısında bir anlam ifade etmediği vurgulandı.
Bir işçi tepkisini şu sözlerle özetledi:
“Bu zam daha cebimize girmeden eriyor. Biz çalışıyoruz, onlar konuşuyor. Bedeli yine işçi ödüyor.”
Öfkenin en sert adreslerinden biri de Türk Metal Sendikası Emek Şubesi oldu. İşçiler, sendikanın suskunluğunu, tabanın sesini bastırma çabasını ve işverenle uyumlu tavrını açıkça eleştirdi.
Yürüyüşte en çok yankılanan cümlelerden biri şuydu:
“Sendika masada, işçi sokakta!”
Bu çıkış, metal sektöründe uzun süredir konuşulan ama dile getirilemeyen bir gerçeği bir kez daha gün yüzüne çıkardı: İşçi ile temsilcisi arasındaki bağ kopma noktasında.
Oyak Renault’ta başlayan bu gece yürüyüşünün yalnızca tek bir fabrikayla sınırlı kalmayacağı, metal işçileri arasında dalga dalga yayılacağı konuşuluyor. Tabandan yükselen bu hareket, “kontrollü öfke” sınırlarını çoktan aşmış durumda.
İşçiler kararlı:
“Hak verilmez, alınır!”
Mudanya Yolu’nda atılan her adım, metal işçisinin yıllardır biriken öfkesinin dışavurumu oldu. Bu yürüyüş yalnızca bir protesto değil; sefalet ücretine, göstermelik sözleşmelere ve suskunluğa karşı açık bir başkaldırı olarak kayıtlara geçti.
Metal fırtına dinmiyor.
Metal işçisi sokakta.
Ve bu öfke, kolay kolay durulmayacak.
